Dünyanın en eski ağaçlarından birisi olan sığla ağacı, yeryüzünde sadece Güneybatı Anadolu ve Rodos adasında bulunur. Ülkemizde “Günlük Ağacı” olarak da bilinir. Sulak ortamları çok seven sığla ağacı özellikle ülkemizde Fethiye – Marmaris arasında saf ve karışık ormanlar oluşturur. Sığla reçinesinin antik dönemden günümüze devam eden tıbbi ve aromatik bir kullanımı vardır. Güzellik kürleri için sık sık sığla ağacının olduğu bölgelere gelen Kleopatra’nın güzellik sırlarını bu ağaca borçlu olduğu söylenir. Kleopatra, sığla yağını parfüm, bakım ve şifa amaçlı kullanmıştır.

Tıbbi aromatik bir yağ olan sığla yağını Hipokrat ilaç olarak kullanırken eski Mısırlılar mumyalama işlemleri için kullanmışlardır. Batık Fenike gemilerinden çıkarılan ve içi sığla yağı dolu amforalar geçmişte sığla yağının Akdeniz ticaretinde önemli bir yer tuttuğunu göstermektedir. Sığlanın Latince bilimsel adı Liquidambar orientalis’dir. Arapça kökenli bir kelime olan “amber”, “hoş kokulu” anlamına gelir.

Antik dönemde bu kadar meşhur olan bir ağaç elbette Yunan mitolojisinde de yerini almıştır. Clytie ile Leucothoe, güzeller güzeli iki kız kardeştirler. Sayısız yakışıklı delikanlı etraflarında dolaşmasına rağmen onlar kendilerini gün boyunca ısıtan Güneş Tanrısı Apollon’a âşık olurlar. Fakat Apollon sadece Leucothoe’ye ilgi duyar. Bir gece kızların odasına, kızların annesi kılığında girer. Odada bulunan diğer kişiler çıktıktan sonra Apollon gerçek halini Leucothoe’ye gösterir. Apollon geceyi onunla geçirir. Bu iki aşığı farkeden Clytie bu durumu çok kıskanır ve babası Orchamus’a durumu anlatır. Babası o kadar sinirlenir ki Leucothoe’yi diri diri toprağa gömer. Apollon bu durumu çok geç öğrenir. Geldiğinde artık Leucothoe çoktan ölmüştür. Apollon ne yaptıysa sevdiğini hayata geri döndüremez. Ve onu bütün tanrısal gücüyle şifalı ve hoş kokulu bir ağaç olan sığla ağacına dönüştürür. O gün bu gündür sığla ağacı türlü yaraları iyileştirir ve genç kızlara güzellik sırları verir.

Sığla ağacını Antalya’da kent ve otel peyzajlarında görebilirsiniz.