Bir doğa gözlemine başlama rehberi: Doğadabuan
– Kendinizden biraz bahseder misiniz Sayın Hüseyin Çağlar?
– Doğanın içinde bir çocukluk geçirdim. Üniversiteye kadar babamın memuriyeti sebebiyle farklı coğrafyaları ve mevsimleri hissederek büyüdüm. Ege, Akdeniz ve Orta Anadolu doğasının bozulmamış son zamanlarında, yani 80’li ve 90’lı yıllarda kimi zaman uçsuz bucaksız bir bozkırın ortasında bir çiftlikte, kimi zaman bir sahil kasabasındaydım. Sanırım Anadolu’nun biyokültürel zenginliğine olan hayranlığımın, ilgimin temelinde bu var. Ege Üniversitesi Biyomühendislik Bölümü’nde okurken de bu ilgim devam etti ve orada tek başıma seyahatlere çıkmaya başladım. Bülent Ecevit’in başbakanlığı zamanında kurduğu gençlik kampları sayesinde Karadeniz, Doğu Anadolu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi’ni yaşayarak gezme şansı buldum. Daha sonra TÜBİTAK Ekoloji Temelli Doğa Eğitimleri ile Türkiye’nin önde gelen biliminsanları ile aynı coğrafyaları farklı bir bakışla keşfetmeye başladım. Ardından bu keşfi sürdürmek, daha çok insana ulaştırmak üzere, üniversitede kuş gözlem topluluğu kurduk. O zaman bizim kuşağın bir okulu vardı: Atlas dergisi. Sahaflardan eski sayıları toplar, gideceğim yerleri önceden oradan okuyarak çalışırdım. Sonraları Atlas ile yaptığım çalışmalar benim için bir hayalin gerçekleşmesi oldu diyebilirim. Üniversite yıllarımın son senesinde ve sonraki yıllarda Doğa Derneği ve Buğday Derneği gibi kurumlarda doğa koruma ve kültür araştırması konularında projeler yürüttüm.
– Geçtiğimiz Ocak ayında 2. baskısı gerçekleşen “Doğadabuan” kitabını okurlar ve doğaseverlerle buluşturdun. Okurlar kitapta neler bulacaklar?
– Kitap “doğa gözlemine başlama rehberi” olarak hazırlandı. Kitabın içinde ülkemizde yaygın görülebilen canlı türleri yer alıyor. Doğa gözlemine meraklı birisi için kuşlar, kelebekler, memeliler, kurbağa ve sürüngenler, ağaç ve çalılar. Ülkemizin önde gelen biliminsanlarının danışmanlığında hazırlanan, 30’un üzerinde yabanhayat fotoğrafçısının katkılarının yer aldığı ve Ediz Hun’un “Önsöz”ünü yazdığı bir kitap oldu. Tür anlatımlarında mümkün olduğunca eski zamanlardan bu yana o türle ilgili oluşmuş efsanelere, inanışlara ve halk kültüründeki önemine yer vermeye çalıştık. Bu çerçevede Türkiye’de bir ilk kitap oldu.
– Doğadabuan ismi nereden geliyor?
– “Doğadabuan” instagram sayfamın ismi. Sayfayı kurarken amacım, doğada çektiğim fotoğrafları altında kısa bir bilgi notu ile anlık olarak paylaşmaktı. An duygusunu çok anlamlı ve kuvvetli buluyorum. Şu an doğada mevsimsel, günlük, hatta saatlik olarak sürekli bir şeyler oluyor. Sürekli bir dönüşüm var. Örneğin Şubat sonunda Kuzey Afrika’dan ülkemize gelen bir kırlangıcın veya bir leyleğin ilk görüldüğü an bir ilk bahar heyecanı yaratıyor.
Sonrasında bu heyecan Magma dergisinde haftalık sosyal medya paylaşımlarına dönüştü.
“Doğadabuan”ı bir doğa farkındalığı hareketi olarak düşünüyorum. Bunun bir parçası olarak hazırladığımız Doğa Gözlemine Başlama Rehberi’nin ismi de bu nedenle Doğadabuan oldu. Bu kitap doğa gözlemine başlama rehberi olarak Türkiye’de olmayan ve gereksinilen bir kitap oldu.
Hüseyin Çağlar İnce doğada.
– Kitapta kaç canlı türü bulunuyor ve bu türler neye göre belirlendi?
– Kitapta 220 canlı türü bulunuyor. Binlerce canlı türünün yaşadığı bir coğrafyada türlerin belirlenmesi aşaması bir rehber kitap projesi için zor bir durum. Hedefimizin doğa gözlemine başlangıç rehberi olması işimizi kolaylaştırdı. Durumu sadeleştirip, ülke genelinde birdenbire karşımıza çıkan ve merak ettiğimiz canlı türlerini seçmeyi düşündük. Kuşlar, kelebekler, memeliler, kurbağa ve sürüngenler, ağaç ve çalılar olmak üzere, beş ayrı canlı grubu belirledik. Ardından her konunun uzmanı biliminsanından türlerin seçimi ve metinlerin bilimsel kontrolü konularında destek aldık. Bu arada yeri gelmişken belirtmek isterim: Hem bilim üretip hem öğrenci yetiştiren biliminsanlarının diğer taraftan vatandaş bilimini desteklemesi bence çok önemli. Hocalarımızın, ülkemiz doğasının zenginliklerini gün yüzüne çıkarmak için doğa gözlemi üzerine birçok organizasyona destek olmalarını çok kıymetli buluyorum.
Kitaba dönecek olursak, kitapta olabildiğince sade ve ilgi çekici bir dille anlatımı tercih ettik. Bu arada bu canlıları tanımlarken onların kadim kültürlerdeki izlerini de dâhil ettik. Bu canlıları, Anadolu’da binlerce yıldır beraber yaşadıkları insanın hikâyesinde, bir masalda, bir efsanede fark etmek bizi onlara bir adım daha yaklaştırıyor. Bu arada doğayı binlerce yıldır koruyan sistemin de bu kültürel birikim olduğunu söyleyebiliriz.
– Fotoğraflar kitabınızda en çok dikkat çeken noktalardan birisi. Fotoğrafların nasıl bir seçim süreci oldu?
– Kitapta 300’ün üzerinde fotoğraf bulunuyor. Türleri tanımlarken türün belirgin özelliklerini üzerinde taşıyan fotoğraflar olması bizim için en önemli kriterdi. Fotoğrafın net ve görsel anlamda iyi bir fotoğraf olması gerekiyordu. Bununla birlikte özellikle dikkat ettiğim bir konu fotoğrafların hepsinin Türkiye’de ve ülkemiz fotoğrafçıları tarafından çekilmiş olmasıydı. Özgün ve tamamıyla bizim tarafımızdan hazırlanan bir kitap olması bence önemli bir durum. Diğer taraftan doğa gözlemine yeni başlayanları bu fotoğrafları onların da çekebilecekleri konusunda motive edebileceğimizi düşünüyorum.
Doğadabuan kitabının yazarı ben olsam da, kitaba dâhil olup fotoğraflarıyla ve bilimsel birikimleriyle destek olan 30’un üzerinde uzman, doğa fotoğrafçısı ve biliminsanı var. Kitapta bulunan her fotoğrafın mutlaka bir hikâyesi var. Sadece bir fotoğraf için; çekilecek türün bilgisi, yeri, zamanı, uygun ekipmanların olması, çekim için vaktin ve maddi durumun olması, türün bulunması, doğru ışık, açı gibi birçok parametrenin bir araya gelmesi gerektiğini ve bunun için tekrar tekrar çalıştığınızı düşünün. Gerçekten her bir fotoğrafta büyük bir emek var. Bu ropörtaj vesilesiyle bu kitaba destek olan tüm fotoğrafçılara ve biliminsanlarına tekrar çok teşekkür ederim.
İbibik.
– Doğadan hızla koparken bir yandan doğaya çıkmak için yollar aramaya başladık. Siz bu konuda ne düşünüyorsunuz?
– Doğanın her zaman insanı çeken, yakalayan bir tarafı var. Biz de doğal bir canlıyız. Çocuklarda da her zaman doğaya olan bu talebi görebiliriz. Ama ne yazık ki biz yetişkinlerde kafeste yaşayan bir yabani hayvanın ürkekliği var. Özellikle izlediğimiz birçok televizyon programının, bunların içinde özellikle belgesellerin, bu ürkekliği daha da arttırdığını düşünüyorum. 6 yaşında bir kızım var. Yazlarımızı sedir ormanının kıyısında bir evin etrafında geçirmemize rağmen, orman kelimesi onu korkutuyor. Fakat ormana gittiğimizde öyle bir korkusu olmuyor. Ona televizyonla verilen bir orman algısı var.
Doğaya karşı en çok sevgi, şefkat gösterilmesi gereken bir çağda yaşıyoruz ama görsel medya ile sürekli olarak savaşa gider gibi doğaya çıkmamız isteniyor bizden. Elbette ki doğada yapılan sportif faaliyetler başka bir konu. Fakat doğaya çıkmak için her zaman bir yaşam mücadelesine hazırlanmak gibi olmak zorunda değil. Her an doğayı beş duyu organımızla hissedebiliriz. Kitabı içerik olarak tam da bu noktaya göre hazırladık. Doğa her yerde! Şehrin içinde bir parkta dahi görebileceğimiz türleri keşfedebilmeniz, onları fark edebilmeniz için hazırladık.
– İlkbaharla birlikte kendini parklara, ormanlara atacak insanlara neler önerebilirsin doğa gözlemi adına? Çocuklarıyla birlikte ne gibi şeyler yapabilirler mesela?
– Doğaya daha dikkatli bakıp canlıları Doğadabuan gibi bir rehber kitapla öğrenebilirler. Hatta telefonlarıyla kendi belgesellerini çekebilirler. Örneğin bir kelebeği sabırla takip edip yavaş hareketlerle ona yaklaştıklarında oldukça yakın fotoğraflarını çekebilirler. Doğa gözlemine biraz daha profesyonel başlamak isteyenler için önerim şu olur: Kuş, memeli, kelebek, sürüngen, ağaç gözlemciliği için çok güzel web siteleri ve topluluklar var. Örneğin, Trakuş, Trakel, Tramem bunlardan bazıları. Yılın belli zamanları ağaç bilim okulları, kuş gözlem okulları gibi kurslar düzenleniyor. Ve Doğadabuan’dan sonra daha fazla canlı türü öğrenmek isteyenler, Kuş Gözlemcisin Cep Kitabı, Kelebek Gözlemcisinin Cep Kitabı, Türkiye’nin Amfibi ve Sürüngenleri, Türkiye’nin Kuşları, Türkiye’nin Kelebekleri gibi birçok yayına da ulaşabilir.
– Son olarak eklemek istediğiniz bir konu var mı?
Türkiye’nin muhteşem bir biyolojik çeşitliliği var. Tarih boyunca bu coğrafyayı tercih eden uygarlıklar bu zenginlik sayesinde varolmuşlar. Bu bizim için çok önemli bir değer. Ülkemizde bu konularda çok daha fazla kitap yazılmalı, belgesel çekilmeli ve daha fazla insana farklı kanallar üzerinden ulaştırılmalı.